21 Mayıs 2010 Cuma

İkimiz(de)

En büyük acıydı yere düşünce;dizimizin kanaması. Ve o acıyla eğlenircesine ; "Yapma " dendikçe koparmaya uğraşırdık tutan kabuğu...
Çabuk geçsin diye..Görmeyelim diye..
Belki de aynı yere yeni yaralar gelecek diye..
Hâlâ acıyor benim dizlerim..Yeniden baktım dün gece..İz bırakmış yokuş aşağı koşarken her düşüşte..Yara..ya da kabukları tuttukça atışım inatla..
Tek bir fark..
"Yapma diyen yok yanımda..

19 Mayıs 2010 Çarşamba

İşgal vaziyetleri..

"Hem canıma okuyor hem de hayat veriyordu bana ."
Ölmenin ne kadar uzun süreceğini göstermişti bir bakıma: tüm ömrüm boyunca.

Yediğim darbeler birbirini izlerken,zavallı kafam tüm delice izlenimlerin ardı ardına gelip çarpmasıyla abandone bir haldeydi.Kendimden başka hiç kimseyle ilişkim yoktu aslında.Aynayı da bir dolaba tıkmıştım..

...ama onun o sıralar söyleyecek pek bir sözü yoktu. Dört litre şaraptan sonra halüsinasyon,bir fısıltı,hepsi buydu işte.

Devam..ne rezil bir yalan.. Hayatı ustaca bir blöf olan ben bile katlanamazdım bu bayağılığa. Tüm neden"lere cevap: içimde bir başka gece,her yanımı uyuşturan,buz gibi bir kutup gecesi büyümekte..İşte bu yüzden birileri ya da bir şeyler beni yakalamadan terk ettim; gündüzleri..
Ya da kaçtım belki..
İnsanların ara sıra yapmak durumunda kaldıkları saçma sapan kaçışlardan biriydi bu. Yüzde yüz seksen anlamsız. Kolay değil pençeleriyle kafatasımın içine sımsıkı yapışmış takipçileri silkeleyip atmak.

Hayatımın yedi sekiz yılını heba etmiştim bu kentte;aslına bakılırsa gereğinden fazla uzatılmış tek bir ziyaretti bu. Ki o ziyaretlerde de pek enteresan bir şey oldu sayılmaz. Boğazıma düğümlenen bir yumru ile daldığım düşler dünyasında askerler hücuma geçiyor,atom bombaları patlıyordu sadece..O kadar..

"Demek o kadar.."

Anlaşıldığı gibi,işgal vaziyetleri ?