23 Şubat 2012 Perşembe

nihayet

Eski bir alışkanlık gibi seviyorum sadece seni. Biliyorum dünyanın başka bir yerinde belki başka bir devirde soğuk bir denizin kenarında oturan başka bir adam da benim için aynı alışkanlığı taşıyor. Belki şimdi kendi bile bilmiyor.
Gökyüzü,yalnızlık ve şarap dolu bir şarkı var,en çok bu soğuklarda gidiyor.Aslında iyi niyetliyim,en az yalnızlığım kadar.
Günün rengine bulanmayı bekliyorum zamanı çok yitirsem de.Seni geri getirmek hak aslında bana. Ama böylesi bir durumda çoktan tükettim gereken tütünleri.Dumanları yüksekte yeterince. Ve yerin dibine girdi külleri.
Göz alabildiğine uzanan bir yalnızlığı kaplıyorum gitgide. Derin geceden sonra yağmurlu bir kadın olup çıkıyorum evden. Beyazın yokluğuna düşüyorum. Her gördüğümün acısını çekiyorum.Gücümün sonuna yaklaşınca beni yutacakmış gibi oluyor dış sesler. Bakakalıyorum yüzlere.
Görünüşe bakılırsa donuyorum.
Bitiyor işte.

20 Şubat 2012 Pazartesi

nefes

Bir süre kımıldamadan oturup etrafa baktım,belki de hüsrana…
Bu şehir sanki yaşadığım hayatın tüm yanlışlarını simgeliyordu.Ve saklandığım bir oda sözcüklerle dolu ,özgür kalabildiğim tek yeri.
Başıma gelenlerin,yediğim darbelerin etkisi sandığımdan daha büyükmüş aslında. Hayal kırıklıkları dumanlaşmış,kapalı pencerelerden çıkamamış.
Demek ki,kendini kendinde tutmaya çabalayarak yaşarken insan,bir anda kendinden kaçmanın savaşını da verebiliyormuş farkında olmadan.
Hayatlarındaki boşluğu doldurmak için şarap kokan düşlere ihtiyaç duyan kadınlar gibi…
Kesmek istiyorum durduğum yeri ortasından.Yabancı gibi gülümseyen yüzümü tokatlamak istiyorum.Derinliğiyle harcayan bu uçurumdan artık düşmek istiyorum.Zamanla değil,bir şeylerle,umut kokabilen değil,umut olabilen bir şeylerle yaşlanmak istiyorum.
Denizler gibi cümleler kurmak istiyorum.Ya da sadece denizlere bakmak.
Bir konuşsam istiyorum artık,bir konuşsam ve dinlesem kendimi.Çıldırmamak için susturmayı bırakıp,kalmasam ardında,kalmasam hep arda kalan olanlardan. Artsam biraz. Anlayıp sevip unutabilsem biraz da. Sular durduğu gibi boğulmasam. Araya giren kocaman hayatları yaksam. Harap olmasam,bilmediğim o ıssız lanet kıyılara vurup durmasam. Yanlış,doğru umursamadan. Gözlerinin içine baksam birinin,onun gözlerinden gözlerime baksam. Bilmem kaçıncı ayrılığa saati kurmasam. Ve hiç çalmasa,belki hiç başlamasa gün. Sonunda yine gece olmasa. Martılar çığlık atmasa. İkinci bir tadı olsa yaşamın.. Kendini var etse birincisinden. Dönüşse birden bire dünyam. Bir iki nefes olsa..