20 Şubat 2012 Pazartesi

nefes

Bir süre kımıldamadan oturup etrafa baktım,belki de hüsrana…
Bu şehir sanki yaşadığım hayatın tüm yanlışlarını simgeliyordu.Ve saklandığım bir oda sözcüklerle dolu ,özgür kalabildiğim tek yeri.
Başıma gelenlerin,yediğim darbelerin etkisi sandığımdan daha büyükmüş aslında. Hayal kırıklıkları dumanlaşmış,kapalı pencerelerden çıkamamış.
Demek ki,kendini kendinde tutmaya çabalayarak yaşarken insan,bir anda kendinden kaçmanın savaşını da verebiliyormuş farkında olmadan.
Hayatlarındaki boşluğu doldurmak için şarap kokan düşlere ihtiyaç duyan kadınlar gibi…
Kesmek istiyorum durduğum yeri ortasından.Yabancı gibi gülümseyen yüzümü tokatlamak istiyorum.Derinliğiyle harcayan bu uçurumdan artık düşmek istiyorum.Zamanla değil,bir şeylerle,umut kokabilen değil,umut olabilen bir şeylerle yaşlanmak istiyorum.
Denizler gibi cümleler kurmak istiyorum.Ya da sadece denizlere bakmak.
Bir konuşsam istiyorum artık,bir konuşsam ve dinlesem kendimi.Çıldırmamak için susturmayı bırakıp,kalmasam ardında,kalmasam hep arda kalan olanlardan. Artsam biraz. Anlayıp sevip unutabilsem biraz da. Sular durduğu gibi boğulmasam. Araya giren kocaman hayatları yaksam. Harap olmasam,bilmediğim o ıssız lanet kıyılara vurup durmasam. Yanlış,doğru umursamadan. Gözlerinin içine baksam birinin,onun gözlerinden gözlerime baksam. Bilmem kaçıncı ayrılığa saati kurmasam. Ve hiç çalmasa,belki hiç başlamasa gün. Sonunda yine gece olmasa. Martılar çığlık atmasa. İkinci bir tadı olsa yaşamın.. Kendini var etse birincisinden. Dönüşse birden bire dünyam. Bir iki nefes olsa..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder