29 Ekim 2010 Cuma

parantez içleri..

Fırtına mı ekiyorum ? Kuytu bir orman beni ondan koruyabilir mi?

Gitmeliyim..

Zamanı gelmedi mi ? Şimdi gitmiyor O. Ama gitmeyecek mi ?

Fırladım yine beynimin içine.Sesler vızıldıyor ,çarpıyor..Kovalamıyorum hiçbirini..Ben izin vermedim aslında içimdeki hükümlerine.. Çok güvenilir olmasalarda,gözden çıkarılamayacak oldukları için 'kabul ettim sadece. Ben besliyorum. Onlar evirip çeviriyorlar düşüncelerimi. Zaman zaman ufak ufak ısırıyorlar hislerimi..Fısıldıyorlar geceleri.. Ama hepsi özünde o kadar küçük ki..Usulca söylüyorlar,aniden susuyorlar. Ezip geçmek istiyorum üzerinden. Ezsem de,zehri beynimde işte.Parçalanmaktan bıktım. Bölünmekten usandım iyice. Sınırları,sınırlandırmaları,eksilmeleri,azalmaları,sakatlanmaları,felce uğramaları öğretiyorlar.Oysa sonsuzluğa uzanmak istiyorum sadece. Renkli gölgeler bırakmayı düşlüyorum. Saman taneleri gibi parçalı ışıklar bekliyorum.

Ruhumu koruyor onlar belki de. Ben bedenimi yaşama indirdikçe,izliyor ve koruyor onlar beni.Öylece bırakıyorlar biri gelirse.Sonra hiçlik. Yaşamıma ve özgürlüğüme kastetmiyorlar asla. Ama başka duygulara yer açabilmek için;beynimdekileri susturmalı ve yaşamım üzerine tüm kuramları bir kenara itmeliyim. Oysa kimse buna değmedi. Yürümeye başladım ve bir kaygı duymadım .Bir yere varıp varmayacağımı ya da vardığımda ne yapacağımı soruglamadan çıkmıştım bu yola. Ve başka bir yolla kesişti.

Durup baktım o zaman geriye. Ayak izlerime..Düşünp kalkmalardan,yaralanmalardan arda kalan kan izleri..Orada burada uzanıp kalmış düşlere.. Ne olursa olsun,ışık' diye haykırdığım gri yolu izlemek yerine,derin bir nefes alarak,kollarımı göğsümde,kalbimin tam üzerine kenetleyerek gittim ileriye..

Soğuk yüzüme çarptı zaman geçtikçe..Çaresizce ağırlaştım.Resimler soluklaştı gitgide zihnimde. Yoğun,derin ve koca bir karanlığa gömülmüş gibiyim yıllar sonra bile. İçimde hala yaşamı da ölümü de barındırıyorum.Hiçbirinden korkmadan..ama ölüme daha eğilimli yaşıyorum.Yaşadıkça da ölümü tadıyorum.. Ve düzenlenmiş alanlardan uzaklaştırıyor bu da beni.Rüzgarın beni sürüklemesini,köklerime dönmeye tercih ediyorum. Rüyalarımla,bedelimi ödüyorum..

O özenle koruduğum,elimden kaçırmamak için büyük bir kıskançlıkla saklayıp sakındığım o küçük,o saçma sapan o yumuşak ama değerli yanım;bendeki çocuk sağlıyor umudu. İçimdeki sıkıntıya ,kaygıya,telaşa,kıskançlığa,güçsüzlüğe,tutarsızlığa,temelsizliğe,yetersizliğe,düşlere,yanılsamalara,yalana,umarsızlığa,umursamazlığa,duygusuzluğa,hatta ve hatta acıya rağmen. İçimden kendime karşı karşı gelişen her şeye rağmen. Bu yüzden hem hüzünlü hem de umut dolu olabiliyorum aynı zamanda. Bunlar, birbirininin içine geçmiş binlerce halka gibi. Her seferinde beni birbirinden farklı ve sonu öngörülemeyen yerlere sürüklüyorlar. Sonsuz bir karmaşaya salıyorlar.

Rahatsız bir insanım biliyorum. Engel olamıyorum sezgilerime , içgüdülerime. Saplantı ve takıntılarıma,razı oluyorum. Beynimi beceriyor bu korkular ama ben hala beni bütünleyen bu seslerden uzak kalmaktan korkuyorum. Geleceğe ne kadar bağlı olsam da bu yüzden şimdiki zamanda hep huzursuzum. Kopuk,kendi içime dönük bir yaşam her zaman daha az hasarlı.Ama bir yanım da gerçekliği arıyor. Böylece çevremle hiç ilgisi olmayan bir dünya yaratıyorum kendime. Kördüğüm oldum. Ama bir çekim gücü var içimde. İki ucun arasındayım her seferinde. Kulaklarımdaki yankıyı ne duyabilen var ne de varlığından haberdarolan. İçimden bir ses saklanmam gerektiğini söylüyor. O anda içimde bir şey beni ısırıyor. Anlatmayı istemiyorum. Çünkü yanıcılığımın son aşamasına geliyorum. Anlaşılamayacak kadar delice ve karman çorman şeyleri içimde tutuyorum. Yansımasını sadece bakışlarımda taşıyorum. Onlarda bazen kayboluyorlar,bazen benim olduklarını bile unutuyorlar. Kolay kolay parçalanmayan,sıkıştırılmış külden yapılmış gibi yaşamama alışmışlar. Kafamın içinde uğuldayan yankıya,fısıldamalarına,rüzgarını ve esintisini sezdirecek kadar güçlü oluşuna.. Öksürüyorum.. Ben de böyle tpeki veriyorum.. Ama öksürerek söküp atamıyorum.. Ben onları yaşamak ve zorundayım ve onları tekrar tekrar duymalıyım.

Sanırım,her şeyi geride bırakmak için rüyalarımla bir şenlik duyurmak zorundayım. Belki de rüyalarımı başkalarına bırakmalıyım. Ya da duygularımı dışa vurmadan,sakince,suçlu bulduğum herkesi tekme tokat pataklamalıyım. Kendi kendimle bir hesabım varsa hep bir zıtlık,bir gariplik oluyor üzerimde. Bağırıp yardım istememi,kaçıp kurtulmamı engelleyen bir ağırlık,bir baskı hissediyorum,uyanıkken de..Kabustan sonra titrerken de.

Özgürleştirdiğim şey seslerimdir belki de. Onlar gerçekten benimse. Tutarsam ele geçirecekler işte,öldürürcesine..Benim,kendi adıma ölmeye hakkım vardır heralde ? Yaşatmıyorlar madem hayaletlerle..

Sonsuz alanlarda,belli belirsiz ufuklarda yüzleştim hep kendimle.. Ürkmeye alışmıştım derinlikten. Yalnızca içimde akıp giden yaşamla ilgileniyorum,ona dönük,ona bakıyorum. Bu karanlık,bilinmeyen,kimsenin anlamadığı dünyayı kendi içimde yaşatmalıyım çünkü benim dışımda beni yaşatabilecek hiç kimse yok. Sadece Onun beni yaşatabileceğine ve günbegün ölmeme izin vermeyeceğini umuyordum. ama şuan bana yaptığı beni tek vuruşta öldürmekten bin beter.

Haklı bu sefer de.Kanatlarını istiyor. Oysa ben özgürlük beklediğimde,Onun eksikliğini hissederim. Yüz yüze gelirsem yılgınlık görülüyor. Ama o benim için geldi yine de. Benim içinse şu ya da bu yaşam hiç fark etmiyor artık. Eğer O yanımda değilse,benim için o ya da bu kader fark etmez,ikisi de aynı derece de ağır.

Sevmek için acı çekmem,acı çekmem için de ölmem gerekir. Ona armağan ettiğim yanım..Bana döner mi bir gün uçup giderse.. Herneyse..

Ne diyordum ? Neyden bahsediyorum ?

Elbette;

bilmiyorum..

12

Hayır,diyorum,içimden..Daha şimdiden uzaklaşmamalıyım.. Önce hafif bir mırıltıyla başlıyor ses beynimde.. Kendini unutuşa bırakıyor bazen.. Kayboluyor az sonra.. Yükselip,yanıma kadar geliyor biranda. Tam da bittiğini sandığımda. Kendimi zor tutuyorum. Kendimi,kendimde zor tutuyorum o seslerle. Gece olduğunda..

İçimden bir şeyler söylemek,bağırmak geliyor dışarıdaki o sessizliğe hep. Ama tutuyorum kendimi. Zor zaptediyorum. Bir kez daha oturup başımı ellerimin arasına alıyor,sıkıyorum. Ne oluyor ?

Sabaha giden her adımda,gizli olan anılarıma gitmeye zorluyorum bilincimi. Resimler,seslerden daha az acıtıyor içimi.

Vakit geldi mi demiştin. Belki demiştim. Susmuştuk. Şimdi yine susuyorum. İçimden yanıtım.Ama susuyorum. Susmak yaşamı duyumsadığım tek an . Seninle konuşamayarakta,konuşarakta;bu yüzden yaşayamıyorum.

Gün doğunca daha gerçek sesler istiyorum. Ama önceden sözleşilmiş gibi konuşmuyor hiç kimse. Her gece,sabahı beklerken. Aslında istediğim kelimeleri arıyorum. “Bitti denmesini bekliyorum. Ama..Ama yanıldım galiba. Bekledim orada.Ben yanılmış olsam da,her şey,her şey kendi yerindeydi. Sevindim. Bildiğim gibi “yerli yerinde olmadıklarını fark ettim. Kendi yerime çekildim. Unutmadım ama.İster istemez oluyor bu. Sesler,hatırlatıyor.. Her gün biraz daha çok.. Büyüdükçe..

En çok hangi ses önemli ? Hangisi daha ağır geldi ? Hangisini seviyorum ? Belki hiçbirini,belki hepsini. Onları tanıyorum. Aslında,sanmıyorum. Kendimi tanırım ben. En iyi kendimi tanıyorum. Hiç konuşmuyorum ama,bakmıyorum da bir yere. Bekliyorum sadece.. Bir de korku oluyor ara sıra..

“Neden bu kadar bekledin ? sorusu gelince bir gün kulaklarıma..Bilmem,der gibi omuz silkmiştim. “Öyleyse ?dedin. İlk defa içime korku girmişti o saniye. İşte şimdi de öylesine..

Beklemeyi bırakmıştım hani. Ayaklarımın ucuna basıp gitmiştim. Niye ? Neden böyle yapıyordum ? İnsanları,onları rahatsız etmemek için mi ?Ama neden ? Peki ya şimdi ? Daha önce değil de şimdi ? Kendime gidebilecek cesaretim geldi mi ?

Sonsuz bir yolculuğa hazırken;o sesle uyanmıştım. Derin bir iç geçirmek geliyor ama gururuma yediremiyorum şu dakika. Kelimelerin arkasından insanların birbirlerine yapamadıklarını yapıp saygıyla ilerlemeye devam..

Geceden korktuğumu düşünme sen de.Ama neden ? Ses etmeden. Şimdi yine suskunluğuma gömüldüğümden yakınırsın sen..

Yo hayır,şimdiki gibi değil hiç,asla değil. Korkmadan,sakince uzaklaşmalıyım gecelerden,gündüzlerden,seslerden..

Hataları onarır,kendime mal ederim. İçim-dışımı,her yerimi kaplayacak sonra düşler.. Konuşmayacak onlar.. Niçin arkamdan geliyorlarsa beynime gizlenip ? Biliyorum onlar beni terk etmeyecekler..

Her şey sessizce ve kendi halinde olsun istiyorum.. Gözlerimde gün batıyor şimdi ve ben her nefeste yürüyorum..Gölgelere basıyorum.. Karanlığa yapışıyorum..Gölgelere basa basa yürüyorum.. Bir dakika öncesine dönüp onu bir asır sonralaştırıyorum!

Dudağımın sesini dinlemiyorum sayfalarla kızarken..Ama bir türlü rahat etmiyor içim.Aklım hep yaşamakta..Aklım hep hayatta!

Kendimi zorluyor;hep bir şeylerin peşinde,koskoca bir kalabalığın ortasında,şaşkın şaşkın,kaybettiğimi arıyormuşum gibi gözlerimi yumup geçmişi anımsamaya çalışıyorum..

Belki de..Aslında söylemesem daha mı iyi ederim ne ?

Sen yoksun.Ama ben yine de gitmeliyim..Yok etmeliyim sesleri..Bazıları gerçek olabilir mi ? Ya da hiçbiri mi hepsi mi ? Hala belli değil..

Ne oldu sana ? Bir gün çıka geleceksin yine karşıma! Bütün bu olup bitenlerden sonra,yine karşı karşıya..

Beklemeler için artık iktidar olmamalıyım ben..Küçük şeyler için yaşlandım.Yalnız;yalnızken kendi sesimi dinlemeliyim..

Biraz sonra yağmur yağacak… Bitirecek misin diyorsun.. Hayır,diyorum içimden..Daha şimdiden uzaklaşmamalıyım..

Güneş battı,fısıltılar başladı..

6 Eylül 2010 Pazartesi

Ondan bana...

Silinmeliydi aslında geç oldu belki,gitmeliydi içindeki duygular sonsuzluğa,acı verdiklerin senden izler bile bulmamalıydı,silinmeliydi senden arda kalan hatırlarla,sana umut bağlayan günahsızlar.Verdiğin acıları hatırlamamacasına izlerini bilmemeli,silinmelisin sen,silinmeli izlerin...Gitmelisin sen senle olmayanlarda...n uzaklara."

."Olmadı,yapamadım" demeli ve silinmeli herşey.Uzaklarda olmalısın,sessiz ve görünmez,sen bilmelisin sendekileri,VERMEMELİSİN almak isteyenlere gerçek yüreklere VERMEMELİSİN,ne olacaksa oldu,ne bildiysen gerçeği gömmeli içine hıçkıra hıçkıra kanayana kadar yüreğin ağlamalı,

kendine acımadan,hakkettim diyerek başın dik,yüreğin onurlu,içinde yara, gözünde kan,elinde günah yüklü defterin,kırık bir kalem ve son vurgu,son hece son şiirin ağlamadan artık huzura, sonsuzluğa gitmeli silinmeli herşey ve sadece mırıldanmalı dudakların; son mısrayı şiirinde.....:"

.....:" UMUTTU İÇİMDE BİRKAÇ GÜZEL SÖZ BİR YUMUŞAK SIZI VE SÖNDÜ İÇİMDE BİR DENİZ YILDIZI "

20 Ağustos 2010 Cuma

morfanustadeniz'in sahibine

Gece mi mahvediyor bizi.
Yüzmeyi hala beceremediğimizden mi. Su korkusu mu. Karanlık mı.
Ne farkeder ki .
Ne farkederdi ki cevapları bulduğumuzda..
Her gün her dakika birileri öldürdü işte elimizdekileri;bizdeki resimleri.. İnatla çizmeye çalıştıkça akıllara,gönüllere, onlar karalamadı mı bizi.
Gökyüzüne çizecektik biz bulutları. Orda doğmuyordu aslında güneş. Orda değildi ay. Yüzleri aslında çok farklıydı. İnatçıydı. Delemedik biz o inadı.
Yine hangi sona ve getirdiği hangi başlangıca sürükleniyoruz bilmiyorum.
Ama ben hala yüzme bilmediğimi saklıyorum. Sormuyorlar da çünkü. Söylemedikçe bilmiyorlarmış. Söylemedikçe bilmiyorlarmış hiçbir şeyi inan !
Söyleyince de şaşırıyorlarmış işte. Bizde şaşkınlıkla izlerdik eskiden yenilmeyi,gülmeyi.
Şarabımız olsun yeter bize değil mi.
Dünya o zaman güzel ikimize.
O zaman görebiliyoruz kendimizi.
Başka görebileceğimiz bir şey olmuyor zaten,olmadı zaten,olmayacak zaten.
Sürüp gidiyor. Ve her yazı gibi sonunda pürüzler tırtıklar. onlar tırmalıyor. onlar sırtımızdaki yaralar . çıplak dolaşmadıkça anlaşılmayacak dikişler. Ve sırtımızı sıvazladıklarında bile arkandayız" dediklerinde de acıyacak yine.içten içe.
Niye söylüyorum. niye sana. Niye ben.
Sen bunlara cevap aramazsın zaten. ben sorarım. sen de sorarsın. sen bir cevap bulmazsın. ben bulsam da umursamam. artık kağıtları da yırtıp atarım.

13 Ağustos 2010 Cuma

cam kenarları

Konuşan iki kişi vardı içimde..Ben ikincisiydim.birincisini hiç sevmedim.
Ama tüm uzun yolculuklarımda susturmayı başarırdım ikisini. Etrafımı izlerdim..Ve izlerken benden daha fazla acılı insan olduğunu görürdüm. Ya da daha fazla hayat kaybedecek " olduğunu..
Hayatın sadece kendi üzerimde denenmediğini " gösterirdi o cam kenarı yolculuklar bana..
İçseslerime dönersem;imgelerden geldiklerini farkederdim. Yüreğimin izdüşümüdür hepsi",hepsini sahiplendim.
Acı;bırakırdı saçlarımı "yoruldum" isyanları yüzünden.O da böyle doyardı. Hayat nasıl içimde can çekişirken nefes aldıysam yaşatmak için,acı da hayıflanmalarımla ayaktaydı. Acının da , hayatın da,seslerin de terkettiği zamanlardı hep o uzun saatler.
Aslında tam da sevmeye başlamanın ötesine geçtiğim için giderlerdi benden..Kimi sevsem benden önce kendini terkederdi gelçi..Nedenini hiçbir psikolog çözemedi.
Bütün geçmişi , bütün isimleri "sen" yaptım ben..Sen kalabalıklarda yalnızlaşırdın karanlık çöktükçe. Bense fırsat bilip bir başıma kalabalık olurdum kendime.
Belki de sen değil,ikimiz yanıldık..İyi kalpli bir yeteneksizdim ben "içim dışındaki heryerde..Ama siz fotoğrafımı çekip arkada can çekişen hayatı bana gösterdikçe daha iyi farkettim "kendimi..Kendimi kimseyle değişmeyeceğimi..
Sen ne aşkların,ne hayatlarımın,içinde;yaşlı,hasta,çilekeş bir "ben" barındırmasını istemedin..Bana bırak ve git" ti her yanıtım . Çünkü ağlasam da Tanrı'nın vakti olmadığını düşünürdüm.
Kendimden kurtulmak için beni çok seveni beklerdim,aslında bu yüzdendi her "yeni siparişim. Gelecek ve gerekten ihanet edecekti. Ayırmayacak,tam aksine bununla alacaktı beni. Bitecekti.
Sonsuz bir erteleme olmaktan vazgeçecekti hayatım.
Bu yolculuk son dilekti tüm bunlar için.
Yapamadım.

Yüzün geldi aklıma;yüzünde varlığımın sende kalan parçasıyla..

19 Haziran 2010 Cumartesi

kendime.

Tam karşımda..Ayaklarımın dibinde..Dışarının aksine içimde sürüp giden yaşamı koruyan,gizemini saklayan,güneşin bir süre sonra ısıtmaya başladığı..

Bir zamanlar kendimi,kendi düşüncelerimden kıskanarak baktığım , bana kayıtsızca sorular sorup cesaretimi kırmak yerine kendimi daha da güçlü hissetmeme neden olan..Cevaplarını da martılarla yollayıp, boğazımı düğümleyip,binlerce milyonlarca iğnenin beynime battığını hissettiren..Dalgalar onunla hesaplaşma zorunluluğumu anlatan bir gücün dışavurumu sanki.. Kısa bir süre sonra bir kez daha çığrından çıkmak üzere taşırdıklarımı yeniden,ve yeniden geriye,kendi içime çekip eriteceğimi gösteriyor hepsi..
Duraksamadan,zorlamadan,sınırlamadan alıyor benliğimi..

İçinde sivri kayalar yükseliyor bazı kıyılarında..Ruhumdaki kasılmaları en iyi bilen o kayalar aslında..Her şey sessizce oluyor onlar varken..Her zamanki gibi..Aynı biçimde,aynı zamanda..Rastlantıların ve öngörülemeyenlerin yeterince kurbanı olmuşken..Ve kendi eylemlerimin sorumluluğunu üstlenirken..
Burada kalmak istiyorum..Daha ileri gitmeden..
Gitsem de fark eden bir şey olmayacak biliyorum..Çünkü yalnız kalmak onun için bir dram olmayacak,benim için olmayacağı gibi..Zaten yalnızlık ,tüketse de ürkütmüyor beni..Güneş şimdi bulutların ardında donuk ve yusyuvarlak bir leke gibi.
...Şimdiki zamanla harmanlanmış geçmiş zaman kokusunu içime çektim..İçimde; çok derinlerdeki benin,beni çevreleyen hayata çarpa çarpa çıkmasına izin veriyorum..Başkalarına hayır,kendime evet demeyi öğreniyorum..Öğreniyorum..Bir hayal gücü madeniyiz..Açıldım,ruhumu sarmalayan o yoğun sisi delen küçük ışık kaynağını araladım..Kendime sıkıca tutunuyor,kendime sarılıyorum..

Mavi bir yastık gibi karşımda işte..
Denize kavuşuyorum..

2-

Duyarlılığımı yalnızca sözlere indirgemiştim.Ama sıfıra değil.. Yarım cümleler,birkaç kez altı çizilmiş heceler ve üstü karalanmış harfler..Gerekli mi ? Hangi yanım yanıldı?Öfkeler bana dahil olmak için çok yol katediyor olmalı.. Yönlendirmeler bana göre tehlike..Söylemek istediğim;hislerimi saçlarından tutup sürükleyene kadar her şey beni hazırlıyor..ama bunu ben olmadan yapabilir de.. Ele geçirilecek yalnızca benliğim..Uzun süredir bunu irdemelemedim.. Herneyse, Kuşatma altındayken uzanan elleri kaygı ile sıkıyorum ve galiba;o ellerde hayali ihalelerin kapısını çalıyorum.. Şimdilik ayak parmaklarım üzerinde kalkıyorum..Topuk istemiyorum..

1

Benim kaderim;beni kendi şehvetimin o ince sisi içerisindeyken,ıssız bir
kederin en derinine gömen bir başarısızlık..Bu yüzden ben , fark etmeden de
kanayan iç yaram,sıkıca sarıldığında mı,nazikçe yıkayarak temizlendiğinde mi
iyileşebilecek ,önceden kestirmekte çok zorlanıyorum..
Duyduğum;bedenimdeki hücrelerin geride bıraktıkları için kopardığı
feryadı..Durdurmaya yönelik her girişim,fikirleri shiplenebilmek kadar zarar
verir oldu..Sonunda tüm koruma hatlarını indirmeme nedense,boşverip bırakmak
bunları..
Her gece;
Yeniden hissetmeye başladığımda,iblislerle karşılaşmayı seçmekten başka
yapacak bir şey kalmıyor..Öldürmüyorlar ama tuhaflaştırıyorlar.. Hayatların
söndürülmüş anları çoğaldı..Parçalandım,yollarda yalnızlığın pusuları..
Dilerim;içimdeki acıyı hissizleştirmenin bir yolunu bulurum..Gölgeme
itilmekten korkuyorum..Gerisi,gümüş bir dumanla kaplı..Ateşe yakın
duruyorum..Nefesleri nezaketen alıyorum..

15 Haziran 2010 Salı

Bir dilek tut!

Umarım hepiniz cehennemin dibine gidersiniz. Hepinizin Saks'ın üçüncü katındaki butik gibi bir odası olur ama,içindeki hiçbir şeyin ölçüsü size uymaz.Göğüsleriniz sarkar,saçınız biçimsizleşir. Hepinizin önünde bir daktilo olur.Müzmin gırtlak iltihabınız olur da,konuşamaz,sadece daktilo yazarsınız.Umarım,dakikada altmış kelime yazmadan size bir b.k vermezler,diktafon kullanır,steno yazarsınız -hızlı yazmanız yeterli sayılmaz. Yemeğinizi,siyah elbiseli,lavicert ceketli üniversite mezunları getirir.Onların yüzüne bakmak,gülümseyip teşekkür etmek zorunda kalırsınız.Dilerim nefesiniz kokar.
Ve son bir şey -umarım hepinizin burnu tekrar eski haline döner.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

kendimden biliyorum.

Kuru sıkı kurşunlarla vurulmak mı gerek her "yaşamak istediğinde..

Hayatımın hayalleri kaldırmadığı gibi, hayallerimde kaldırmıyor bazen aldığım nefesleri..
Bırakmıştım her şeyi..
Söylesene,ne değişti ?

Kaç hayat" akıp gitti ellerimden ? Notu kırık kaç ömür tükettim "kendimden. Gölgelerden uzak dursam biraz..
Bir düş"daha versen.. Ve ,gerçek olacağını hiç bilmeden..
Koklamak istiyorum şehri.. Sen yarın"dan bir şeyler istemeden..

Ama bir kırık kalp .. eksik,fazla ? Zamanı çeviremiyorsun onunla..

21 Mayıs 2010 Cuma

İkimiz(de)

En büyük acıydı yere düşünce;dizimizin kanaması. Ve o acıyla eğlenircesine ; "Yapma " dendikçe koparmaya uğraşırdık tutan kabuğu...
Çabuk geçsin diye..Görmeyelim diye..
Belki de aynı yere yeni yaralar gelecek diye..
Hâlâ acıyor benim dizlerim..Yeniden baktım dün gece..İz bırakmış yokuş aşağı koşarken her düşüşte..Yara..ya da kabukları tuttukça atışım inatla..
Tek bir fark..
"Yapma diyen yok yanımda..

19 Mayıs 2010 Çarşamba

İşgal vaziyetleri..

"Hem canıma okuyor hem de hayat veriyordu bana ."
Ölmenin ne kadar uzun süreceğini göstermişti bir bakıma: tüm ömrüm boyunca.

Yediğim darbeler birbirini izlerken,zavallı kafam tüm delice izlenimlerin ardı ardına gelip çarpmasıyla abandone bir haldeydi.Kendimden başka hiç kimseyle ilişkim yoktu aslında.Aynayı da bir dolaba tıkmıştım..

...ama onun o sıralar söyleyecek pek bir sözü yoktu. Dört litre şaraptan sonra halüsinasyon,bir fısıltı,hepsi buydu işte.

Devam..ne rezil bir yalan.. Hayatı ustaca bir blöf olan ben bile katlanamazdım bu bayağılığa. Tüm neden"lere cevap: içimde bir başka gece,her yanımı uyuşturan,buz gibi bir kutup gecesi büyümekte..İşte bu yüzden birileri ya da bir şeyler beni yakalamadan terk ettim; gündüzleri..
Ya da kaçtım belki..
İnsanların ara sıra yapmak durumunda kaldıkları saçma sapan kaçışlardan biriydi bu. Yüzde yüz seksen anlamsız. Kolay değil pençeleriyle kafatasımın içine sımsıkı yapışmış takipçileri silkeleyip atmak.

Hayatımın yedi sekiz yılını heba etmiştim bu kentte;aslına bakılırsa gereğinden fazla uzatılmış tek bir ziyaretti bu. Ki o ziyaretlerde de pek enteresan bir şey oldu sayılmaz. Boğazıma düğümlenen bir yumru ile daldığım düşler dünyasında askerler hücuma geçiyor,atom bombaları patlıyordu sadece..O kadar..

"Demek o kadar.."

Anlaşıldığı gibi,işgal vaziyetleri ?

13 Mayıs 2010 Perşembe

"Merhaba !



Yazarsan , ancak o zaman ruhundan bir tutam nefes kalabilir dendi bana .. Başlıyorum o zaman .. Sözcükleri ben söylerdim,onlar beni söyleyecek bundan sonra.. "Merhaba !