7 Aralık 2012 Cuma

Yine

Yine gün bitecek neredeyse. Bu gece çok sessiz,öyle durgun.. Sigaramın dumanı bile bir yabancı bana. Ürpertiyor karanlık deniz.
Bırakıyorum nefeslerimle beraber içimdekileri. Nefesim mi özgür kalan,içimdekiler mi tutsak olan bilmiyorum. Hangisiyse fark etmez,bütün hislerim doluşsun istiyorum boşluklara.
Yine ağır,böyle sessiz.
Giremedim bu gece odaya. Dolandım öylesine bir,biraz daha suçlu gibi davrandım kendime. Aynaya baktım sonra. Gülesim geldi,bu ben miyim dedim. Kendimden bir adım öteye gidemiyorken hem de.
Söyledim hep ama yaşayamadım işte. Bekledim. Küçük ellerime baktım. Yine kendime anlatmaya çalıştım,söz dinletmeye çalıştım. Yok değil,öyle değil,hiçbir “neden değil. Ansızın geliyor insanın yüreğinin ortasına.Isıtamazsın o elleri diyor artık
Nerdeyse delinecek bu gece gök. Belki de benim beynim patlayacak. Gözlerimde yine unuttuğum o isyan. Hepsi gerçek biliyorum,bitmeyecek biliyorum. Kendi kendimle savaşım da benim alınyazım galiba.Olsun.
Kendime rağmen,olsun.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Masal bitti

Gözlerim yerlerde gezdim bu gece. Ellerim ceplerimde,içimi; canımı en çok acıtan şarkılara döktüm yine.
Hepsi yalandı biliyorum.Olan,biten,gelen,giden.
Bilmem lazım demiştim. Tüm bunların nedenini,her yüzün gerçeğini,içimi hissedeni,bize olanı,başa çıkmam gerekeni,alışmam gerekeni,hepsini,her şeyi.
Bu defa ağlamıyorum.Sadece konuşmak lazım.Konuşmak.
En saçma cümlelerle,hiç düşünmeden,önemsemeden.Biri sormadan.Dinlemek istemeden.
Son sözümü söylemem lazım,gitmeden.
Uyumak istedim.Sadece bitsin diye. Ben yıkılmadım. Hepsi kötü bir rüya olsun istedim.Bu defa tersi çıksın istedim. Bu koca şehirde yalnız kalmak istemedim. Hayallerime böyle yüz çevirmek istemedim.
Küçücüktüm daha. Ölümlerle yüzleşmeyi öğrendim. İnsanların veda etmeden gitmesini izlemeyi. Kendini terk etmeyi. Hıçkırarak ağlarken kendini susturmayı. Tüm insanların acılarını gözlerinden okumayı.Dikenlerine rağmen sevdiklerine sarılmayı.Canını yakan her adama aşık olmayı.Çocuk yanını aldatmayı.Kalbini yok saymayı.Susmayı.Hep susmayı.Kırılmayı.Büyümeyi,anlamayı.Bombok süren bir hayatın içinde küçücük avuçlarında umut tutmayı.Karnına yumrukları.Hayata dair tüm bağlarının koparılmasını.Acıyı almayı.Yaralarına üflerken birileri,alışmayı. Dikişlerine değen elleri öpmeyi.Onları başka ellerle izlemeyi.Saatlerce bir sigara dumanına bakmayı.Dibine batmak için alınan her bir yudumda rakıyı,birayı,şarabı,anıları.İyi ki’leri,keşke’leri.Işıkları yakmaya korkup beklemeyi.Gündüzleri bekletmeyi.Seni seven,gerçekten seven,tek bir yürek olmaması gerçeğini.
Kaybetmeyi.
Gölgeleri.
Duaları.
Lanetleri.
Maviyi.
Dudakları.
Hayatı.
Bir korkudan ibarettim hep sanki.
Bazen sadece bir histen.O histen.Hep aynı histen.
Kar gibi.Su gibi.Bazen deniz gibi.Ateş gibi.Küçük bir çiy tanesi gibi.Bazen kan gibi.
Yağmur gerekliydi belki.
Tüm duyguları,beynimdeki her düşünceyi,beni eritecek,silecek,yok edecek. Beni bitirecek.
Sonra yeniden doğmama izin verecek.Ben olmama yardım edecek. Hissedecek.
Olmadı.
Hayal edip verdiğim bir süs varmış dış dünyama.
Bir sihir eklemek istemişim nefeslerim zorlandıkça.
Şimdilik hayata bağlar beni bu demişim. Gördüklerim hiç olmamış aslında. Yaralar hep büyümüş,ben hep kapatmışım.
Neyse bu hastalık. Kendi kendimi bitirmişim. Kendi kendimi öldürmeme izin vermişim. Bazen istemişim. Bir gün vazgeçmişim.
Şimdi kocaman bir çemberde zannederken kendimi,bitmek bilmeyen o döngüde kaybolmamak için çırpınırken,daraldı her şey.Gitti bir bir maskeler,haplar,içkiler,kavgalar,sövgüler,isimler,bedenler,küçük sevinçler,garip hikayeler..
Aslında,artık masal bitti.
Cadılar da,iyilerle kötülerin savaşı da,tuzaklar da,aşklar da,büyüler de,canavarlar da,rüyalar da,kurtulmak için gereken iksirler de,meleklerin yardımı da,hepsi bir kurmacaydı.
Kendi kendime anlattığım bir yalandı.
Masalın nasıl biteceğini biliyordum nasılsa. Olması gereken’ler diye bir kanun olmalıydı bu sınavda.
Çok geç kaldım belki de sesi kesmek için.
Üzülmek için.
Geriye dönmek için.
Hiç başlamamak için.
Hatta ölmek için.
Bu gece son harfler dolaşıyor hepiniz uyurken sokaklarımda. Artık fısıltıları kestiler ruhuma.Artık bitirdiler.
Son olsun demiştim.Sonumu getirdiler.
Ben gözlerimi kapatmıştım sadece bu masalda. Hiç uyumadım. Hiç uyuyamadım aslında.
Ama uyanamamıştım da.
Ne olduğundan artık eminim.
Her şey kendi içimde oluyordu.Biri geldiğinde. Ya yeniden başlayacaktı,ya bitecekti.İşte geldi,bitti.
O ölümsü boşluk duygusu.
Yalnız kalabilmeyi bunun için seçmiştim her birliktelikte. Dalmıştım “yalnız olabilmeyi becerdiğimde.
Küfürler,çarpmalar,büyük sıkıntılar ve sönmek bilmeyen sigaralar.Beni kendime getirirdi.
Bu sondu.
Bitti.
“Sonra uyudu.
Masal bitti.”

29 Eylül 2012 Cumartesi

.

Eksik bir şey var bu gece.
Her zamankinden daha farklı.Daha acı.Kötü bir rüyada gibiyim.İki kişilik yaşıyorum her bir anını.
Kör gibiyim.Dilsiz gibiyim. İçimde avuntular varken,ayrılıklar birikmiş üst üste.Karanlık hüzünleri bindirmiş tepeme.Kendimi inandıramıyorum,öldüğüme.
İçimden ağlamak geliyor ama,yüzümden düşmüyor içimdekiler. Senin yerine ben soruyorum yine kendime. İyi miyim diye.
Değilim. Yatak döşek olmuş günüm gecem,her bir duygum paramparça. Söylememeliydim. Anlatmamalıydım. Son sözümü dinlemeden gittin sen de.Nereye? Hiç bilemedim.
Son sigaram elimde.Odam baharı bekliyor.Sayfalarım küsmüş.Duvarlarım bile konuşmuyor.Gidelim diyorum kendime. Dayanamıyorum diyorum aynanın karşısında kendi yüzüme.
Nefes bile alamıyor oysa kalbim can çekişmekten.Unutamıyor biliyorum. Yüklenen her şeyi demliyor. Her bir hasreti yalnızlığım geçiriyor. Bu yas hiç bitmiyor.
Resimlere bakıyorum.Şarkıları söylüyorum ağlaya ağlaya.Lanet yağdırıyorum avuçlarımdaki mektuplara.Kendimden vazgeçiyorum.Artık kendime sarılmıyorum.
Korkular tutuyor düşmek üzereyken bedenimi.Yine her şeyi hatırlıyorum.Her yüzü hatırlıyorum.Kendimi hatırlıyorum.
Herkes nerde? Sen nerdesin? Ben hangi şehirdeyim? Hep mi akşam vakit? Dağılıyor zihnim.
Yakıyorum yazıları.Küsüyorum yüzüme bakan eşyalarına.Kapılar hep kapalı.Işık hiç yanmıyor.
Yine o yalnızlık.
Son bir umut var demiştim oysa,
Yine felaket oluyor bana.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Yine de

Uyandığımda uzaktı yine. Yine uzayıp “gidiyor bu hikaye..
Öyle bir ayr
ı kalma ki,öyle bir sensizlikti ki,ikiye bölündüğüm gibi kendimi buldum yaraların içinde.Aynı enkaz,ve yine dağılmış bir biz vardı elimde. Zamanda giderek güçsüzleşeceğimizi öyle iyi biliyordum ki,suskunluğun tadını çıkarmak istedim veda ederken de. Yorgundum yastan,hala dört yanım hasret.Yanında bile..
Ne garip.

Bir yan
ımdı sanki hep çırpınan.Bütünü boğuluyor oysa sende. Bu hüznü iyi biliyorum. Ama gözükmüyorsun. Sönmeyen sigaralardan mı bu duman? Yine mi yoksun?
Eskiyorum ben gittikçe.Eskiye dönmedikçe.Bitir art
ık bu sancıyı,üzerimde kaçıncı işkence ?
Yolun neresi bilmiyorum.Yar
ı yaşımdayım henüz.Bu,daha çok acıyı anlatmanın ölüm öncesi yoludur heralde.Çok şey ummuştum bu kez.Çok geçmişti çünkü.Çok geçmeden karanlık bastırdı üzerime.
Masallar
ın ışığı az.Yıldızlar eksik.Sessizliğin bozulmasına sevinmiştim seni gördüğümde.Cevaplar değişmedi.Aynı boşluğu yineliyorum bu gece de.Kül olup kalıyorum her seferinde. Doğduğumda aynı hayal kırıklığına yürüyorum bile bile.Hayatın en büyük kumarı bu aşk değil mi ? Aynı ifade..
Hiç ku
şku duymadığım gerçekler korkutuyor şimdi.Tutamıyorum üstüme düşen yanlış zamanları.Yoruldum iyice.Kendimle’ aramdaki koca farkı gösteriyor Tanrı.Hiç farkına varmadan uykuya dalıcam bu gece.
Bu enkazda dolanmay
ı bile özlemişim.Ama ağlamıyorum,yine de…

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Bir Gün

Her şey o anda başlamıştı. Her şey,bugün burada başladı.
Sonra bitti.

26 Haziran 2012 Salı

gidiş

Buz gibiyim.Bir iç kanama var sanki kalbimde.
Yargıları elinde tutmuşsun,ben ahlaksızca sövmüşüm ve prangalarla eskiyecek bir hüküm giydirmiş Tanrı üstümüze.
Oysa dökülecekler vardı daha dilimde. Yenmek istediğim düşmanlar değildi,ben di.kendimdi.Yetkili mahkemelerden almak istediğim hislerimdi.
İsimsiz aşklarla kalacak bir hayat değildi.Yalnızlık rengi değildi.İçinde yarattıklarına sızacaktım belki.
İhtilaller çıkacaktı dünyada ama,uyuyup bekleyecektik geçmesini.Ensemden öperken sen,ısıracaktım mutluluğu.Günah dolu olacaktı belki sana aşkım,ama dinlemeyecektim hiç kimseyi.Yoksa çürürdü,yoksa çok gözyaşı çürütürdü beynimi.Nabzımı kontrol edemedikçe aşık olduğumu hatırlayacaktım sürekli.
Zehirlenecektim belki senden,ama içimdeki çocuk hep en baştan sevecekti seni.Duvar diplerinden ayrılacak,adını fısıldamadan konuşacak,bana yaptıklarının intikamını seninle alacaktım.Garip değil mi? Bir ceset de olsan,ben nefes olacaktım. Gece gibi. Gözlerinde gördüğüm için değiştirebilirim dünyadaki her gerçeği. Çirkin olacaktı ellerimiz her yıl daha fazla.İşte bu cennet olacaktı bana.
Ama yok,kayboldu.Bir rüzgar vardı.O da korktu.
Kaybettim,ama söyleyemedim.Zaten anlatacak bir şey yoktu.
Aptallıktı sanki basit çözümler,yenilgi değil,savaş değil,zafer değil.
Bu;hayatın,biz hali.

Rüzgar.

Yüzün yok.Sesin yok.Anılar yok.

Kaderimle oynayacak kadar büyüktü oysaki hepsi.Kabullenmemiştim,ben yapmıştım.Ben oluvermiştin 'tesadüfen.

Aynalara bakmak eskisinden kolay aslında.Sonrası daha zor oluyor zamanla.
Karşımda olsan,tüm yaptıklarına rağmen benim bir özür borcum var sanki sana.

Ne çok zaman geçmiş.Ne çok insan geçmiş.Belki de hiç.Kimse gelmemiş,kimse sevmemiş,kimse olmamış.kalp kimseyi görmemiş.
Geçmemiş.

Kayıp bir bedeni arayıp duruyorum her defasında.Gören yok,bilen yok,yoruyorum etrafımdakileri.Çok yordum kendimi.Bilemedin hiçbirini.Çirkin oldu tenim sanki.

Hâlim ortada ama,hâlim çok tanıdık ama,duymandan korkacak kadar garip aslında.

Duman oluyorum o saat her vurduğunda.O telefon o şarkıyla her çaldığında.O yerlere uğradıkça.O sigara yandıkça.

Çık artık.Gel artık.Bul artık.Beni bul artık.

Tanrı bile bekliyor yüzümü güldürmeni. İncitmeni bile bekliyor gözler. Deli gibi bekliyor eşyalar,kokunla gelişlerimi.
Dünyam yıkılmış gibi.Yenisi kurulmuş,ama üstü örtülmüş eski'lerin sanki.

Kırık dökük,boşluk,acı,sessizlik.

Ben,ben özledim seni.

29 Mayıs 2012 Salı

Son'a

Ne olduğunu bilmediğin acılar korkutur aslında. Sen gittikçe uzayan yollar gibi..Gittikçe birikir içinde.

Canını biraz daha acıtmak için birikir sanki her hikaye.Sesini keser,nefesini keser,bedenini keser..

Bir gülüş için bekler yüreğin.Kalbim senin" demek için susar gözlerin.Uzak gözüktükçe aşk,uzar geceler.Ruhun uzaktır.Birden fazlaya çıkmaz sebebin..

Sonra bastırırsın boşlukların içine.Gözlerin kadar dolar her şey..Dibe.. Birikir sular denizinde.Ensene bir yumruk gibidir gidişler.Gelişler sarmaz yaranı.Kullanır seni her yüz.Ne sahiplenir,ne de senindir.Hepsi nafile..

Zamanın daha güçlü olmasını dilersin yürüdükçe.İstemeden beklersin.Adım adım ışık gelir masalları dinledikçe.Kalbin atar güç bela.Gezersin öğrendiğin her lanetin üzerinde.

Ağırlaştırır ölümler.Kimilerini hayattan,kimilerini hayatından kaybedersin.Sızıdır bir şeyler.Sızıdır hep "sensizlikler.Gitmez sandığın her sevgi kül olup kalır ellerinde. Dikenlidir yeşermesine sevindiğin bahar.Oyundur gerçek.

Kalır koruduğun tek hazine.İçindeki çocuk kalır geride. Hıçkırıkla,her yutkunuşunda feryatla.Savaşla,kendinle yarışla.

Bir karış dünyada kaybolarak yürürsün bulutlara..

İlk defa dur dedi Tanrı son' saydığımda.

Bulutlardan bir kalp,yürüdü yanıma...

10 Mayıs 2012 Perşembe

bugüne

Başkası için atmayacak bir kalbi sevmekti derdim
Yalnızlığı sordum hepsine
Başka bir şehirde olsak bile
Seni düşünmek istedim
Kalbimin yalnızlığının içinde nefesini çekmek
Susmak istemedim
Susmak gitmekti çünkü benim için
Ben o büyük şehirlerde oturup
Rakımla adını içmek istedim
Acıttığında bile seni söylemek
Yağmur damlası sanıp seni
Yüzümü göğe çevirmek
Yeniden doğmak gerekiyordu toprakla
Yangınlardan aşk olanını bulmak
Ölüyormuş gibi hissetmek bakarken
Ve yaşadığımı bilmek sen bana bakarken
Hüznü dinlendirmek
Ve her gece yeniden sevmek
Bir anlamım olmalı sadece seninle
Tam nerede kalmışsam
Kendime bakıp göremediğimde
Seni sarmak istedim benliğime
Yeni bir dil olmak sana sarılmayı söyledikçe
Özgürlüğüm kadar peşinden koşmak
Gitgide sana benzemek
Başımı döndürmen, hiçbir şey yapmadığın halinle
Seni sayıklamak hiç duyurmadan
Kırıldığımda bile sana ihtiyaç duymak
Çok değil
Bir papatya yaprağıyla daha sevmek
Sevmek işte
Çok olmasa bile olur
En olacak ruhumuz birleşince
Özlemlerini bile özlemek içimde
Bir sürgün olsa bile sensizlik
Varlığın gelir düşlerime
Zaten öyledir
Zaten böyledir

Ama
Bilme,sevmek susmak demektir.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Bazı Adamlar


Ölüme inattır bazı adamlar. Her şeyin farkında olsa da başka
bir şeye odaktadır hep bakışları.Gerçekdışı bir yolu denerler her
zaman.Sınırlarının kararlılıkla üstüne giderler.Tam geçerken
vazgeçerler.Mecburiyetin samimiyetindedir davranışları.Tuhaf bir kasırganın
göbeğinde sıkışıp kalmışa benzer aşkları.


Dökülmemiş hikayeleri vardır anlatılacak.Yorgundur
oyunlarda.Ne olacağını bilse,ne yapacağını bilmez yine de.Etkilemez içindeki
çocuk bile.Kendi bedeninden,kendi iskeletinden bile kaçar gün geçtikçe.Yaraya
zamanı basar,gözüne soksan umursamaz seni aslında.


Kafasında bir melodiyle uyanır her sabah.Onu çıkarmak bir
fedakarlıktır aslında dünyaya.Ama her hissin kokusu vardır.Korkar o kokuların
da kendini terk etmesinden.İçinde tutar şeytanlarıyla.Bir tek onlar bırakmaz
çünkü hiçbir şeyi.Sonra defedemez kafasında işlediklerini.


Düş kırıklığına izin vermez asla.Kesip atmak zorunda
kalmıştır geçmişindeki her şeyi.Her saniye yeni baştan yaşamaktan bıkmıştır
yüzleri.Huysuzun tekine dönüşür bile bile,tam olarak bilemez çareyi.


Yaklaştıkça uzar yolu insanlarla.Tek başına yürümeye mecbur
kılar bedenini,mecbur olmadığını bilmek istemez.Sessizlikte bile duyduklarını
paylaşmak istemez bir başka kalple.Aynı hislerin,aynı seslerin gücü çığlık gibi
gelecektir çünkü üstüne.


Başka dünyalara kaçar ruhunun bunu kullanmasını
istemeyince.Risk almaktan tiksinir. Durduramayacağını bilir sonra
fikirlerini.Yolunu tıkar gibi gelir Tanrı.


Dinlerse daha ileri gideceğini düşünür Tanrının bile.Bir
güzelliği ortadan kaybolarak anı yapar kendine.Böyle daha korunaklı gelir bir
şekilde.Göğüs kafesini yaracaktır yoksa her biri.Kan istemez,gölge istemez,gece
istemez yüreği.Her şey budur onun için:bir hile.


Kendisine saygısı kadar saygısızdır diğerlerine.Öne atmaz
kendini,keşfedilmeyi bekler aydınlığının esaretinde.Nereye kadar giderse..


Kabul etmek istemez başka bir kalbi.Birine bağlanma şekli
içine düştüğü yalnızlıktır çünkü.O an,kaçırmasını istemez diğerinin
yaşamadıklarını. Emin değildir hiçbir zaman nerde bulunduğuna,sevgisini nasıl
koruduğuna,devam eder aşağı.Yukarda çelişkiler ve duvarlar her zaman kurtulması
gereken şeylerle kaplı.


Her düşüncesi değiştirir dış dünyasını.Tutsağı yapar kendi
kendisini.Üstün gelmektir derdi;kendine.Üstüne üstlük en insafsız
şekilde.Varmayı düşünür hep anlamayacak fark etmeyecek kimselere.Kendi
kendisini hasta eder,iyileşmek ister ama her kırılma noktası sağ çıkmasını
engeller.Ağzını açmadığında daha güçlüdür gerçeklerin yanında.Çöküşte olduğunda
her şey önüne gelir çünkü,kimse fark etmez.Bunların içinden çıkması hayatın
içinden çıkması demektir.Parçalanır hep sonunda.


Samimiyeti yasaklar duygularında.Bükülmemesi gerekiyordur
çünkü.Ses tonunu bile satar aslında hiç sevmediği kadınlara.Ölümün ta
kendisidir aslında.Karikatürlere hapseder geçmişini.Neyin karşısında olduğunu
bilmez bazen ileri gittiğinde.Sadece bazen tam karşısındadır işte. Sımsıkı
tutması gerekirken ne yapabilirim i sonuç koyar kendine.


Galip getirecek şey biraz inançtır belki.Korkuyu yenemez
oysa yanında taşıdıkça.Ağırlığını hissettiğinde de unutur ne olduğunu.Yarasını
biliyordur günün sonunda.Tüketmemek için eksiltir düşlerini.Yardımları kaderini
çizecek hale gelecekler diye sevmez,istemez.


Ruhunu sıkar sonra rüzgarlar.Kalbindeki delikler kadar şarap
içesi gelir.Hikayenin öbür yarısını bilmek ister içtiği zamanlarda.İçi
sıkılır.Kendi sesini dinlemek istemez,zaten biliyordur ona göre,bir enkazı
ayıklar kanayan parmaklarıyla.


Keşfetmeye çalışmak insanların bir numarasıdır çünkü
hayatta.İnsanların hepsi bir kişiye dönüşür onun için ve önemi yoktur.Hiç
görmediği insanlara açılmak da hoş göstermez kendisini aynalarda.Sevginin
bürüneceği şekillerden korkar.Bunu fısıldamaya başlayan kadınlardan
uzaktır.Tanrının öldüğünü bilmek onun kendisine haklılık payıdır.İlham
perilerine karşı bile inatçıdır.Aşık olursa da öfkesiyle
kanatlarıkopartır.Teslim olmaktansa,acıdan kendine pay çıkarmayı göze alır.


Söyleyecek hiçbir şeyi yoktur anlatacağı anlarda.Yeteri
kadar kaybetmiştir işte.Kendi kendisiyle bile meşgul olmaz suları bulandırmamak
adına.Konuşmaların kendisini bir yere götürmeyecekse anlamı yoktur belki
de.Siyaha dönüşür çığlıkları bile sonunda.


Karanlıklardaki panzehiri görmez , sömürür hiçliğini.


Sonu gelmeyecektir belki.


Bazı adamlar öldürür kendi gibi sevdiklerini.


28 Mart 2012 Çarşamba

Korkma.

Uzunca bir süre öfkeden nerede olduğumu çıkartamamıştım.Öfkeyle koşarken bulduğum ilk açık kapıdan daldım ve kalakaldım.Ne karanlıktı bura ne aydınlık.Ne dardı,ne geniş.Sonsuz bir çığlık kıyametiydi sadece duyulan.Bütün bunlar beni mi anlatıyordu yoksa ? Bir adım ötemi görmeye dahi tahammül edemedim sonra.
Korkuyla,ya da korkmaktan yana duyduğum korkuyla olduğum yere büzüldüm.Kabuslarımda bile bu kadar alt üst olmamıştım.Yüreğimin sakinleşmesini bekledim.Umutsuz hissettim.İnce omuzlarıma yığılan yükle sesim kesilmişti.Avuç avuç mutluluk veren eller,şimdi ağzımı kapatmıştı.Yüzünü çevirmiş,siyaha boyanmıştı.
Bir başıma kaldım işte sonunda.Ne bir eksik ne bir fazla.Kapılar sırlı,dostlar vefasız,yollar tıkalı.Bir yerlere varmak olmasa bile amacın,gidemiyorsun işte kendinden.Gidememiştim senden.Yüreğime tehditler savruyordum nicedir.Ama olsun.Korkma,ölmeyeceğim sevmekten.

29 Şubat 2012 Çarşamba

esir

Acının tam orta yerinde durdum.İçimdeki herkes,taşıdığım her his benimle birlikte durdu,soluğunu tuttu.Onlara bakıp gitmelerini söylemek istedim,ama yapamadım.Birden bir ürperti geldi üstüme. Korkar gibi titredim.
Hava bulutsuz da olsa donuk oluyor odamda.Nerden geldiği kestirilmeyen rüzgarlar oluyor gece yarısından sonra.Bir adım dahi atamadım bu defa.Soğuk terler döktüm.Başka acıların yaklaştığını gördüm uzaktan.Göz göze geldim özlediklerimle.Sessizlik ömür boyu sürecek gibi geldi o an.Gözlerimi kapattığım gibi bir hançer saplandı göğsüme.Beklediğim tüm cevaplar aktı. Yüzler siyaha boyanmıştı.
Kendimden yana korkularım silinmişti aslında.Bulduğum hangi ben olsa alışıyordum zamanla.Oldu işte derken çıkageliyordu eskisi.Nefes alıp verişlerini dinliyordum hatırlamak için.Şehri kokluyordum;kendimi bulmak için.

23 Şubat 2012 Perşembe

nihayet

Eski bir alışkanlık gibi seviyorum sadece seni. Biliyorum dünyanın başka bir yerinde belki başka bir devirde soğuk bir denizin kenarında oturan başka bir adam da benim için aynı alışkanlığı taşıyor. Belki şimdi kendi bile bilmiyor.
Gökyüzü,yalnızlık ve şarap dolu bir şarkı var,en çok bu soğuklarda gidiyor.Aslında iyi niyetliyim,en az yalnızlığım kadar.
Günün rengine bulanmayı bekliyorum zamanı çok yitirsem de.Seni geri getirmek hak aslında bana. Ama böylesi bir durumda çoktan tükettim gereken tütünleri.Dumanları yüksekte yeterince. Ve yerin dibine girdi külleri.
Göz alabildiğine uzanan bir yalnızlığı kaplıyorum gitgide. Derin geceden sonra yağmurlu bir kadın olup çıkıyorum evden. Beyazın yokluğuna düşüyorum. Her gördüğümün acısını çekiyorum.Gücümün sonuna yaklaşınca beni yutacakmış gibi oluyor dış sesler. Bakakalıyorum yüzlere.
Görünüşe bakılırsa donuyorum.
Bitiyor işte.

20 Şubat 2012 Pazartesi

nefes

Bir süre kımıldamadan oturup etrafa baktım,belki de hüsrana…
Bu şehir sanki yaşadığım hayatın tüm yanlışlarını simgeliyordu.Ve saklandığım bir oda sözcüklerle dolu ,özgür kalabildiğim tek yeri.
Başıma gelenlerin,yediğim darbelerin etkisi sandığımdan daha büyükmüş aslında. Hayal kırıklıkları dumanlaşmış,kapalı pencerelerden çıkamamış.
Demek ki,kendini kendinde tutmaya çabalayarak yaşarken insan,bir anda kendinden kaçmanın savaşını da verebiliyormuş farkında olmadan.
Hayatlarındaki boşluğu doldurmak için şarap kokan düşlere ihtiyaç duyan kadınlar gibi…
Kesmek istiyorum durduğum yeri ortasından.Yabancı gibi gülümseyen yüzümü tokatlamak istiyorum.Derinliğiyle harcayan bu uçurumdan artık düşmek istiyorum.Zamanla değil,bir şeylerle,umut kokabilen değil,umut olabilen bir şeylerle yaşlanmak istiyorum.
Denizler gibi cümleler kurmak istiyorum.Ya da sadece denizlere bakmak.
Bir konuşsam istiyorum artık,bir konuşsam ve dinlesem kendimi.Çıldırmamak için susturmayı bırakıp,kalmasam ardında,kalmasam hep arda kalan olanlardan. Artsam biraz. Anlayıp sevip unutabilsem biraz da. Sular durduğu gibi boğulmasam. Araya giren kocaman hayatları yaksam. Harap olmasam,bilmediğim o ıssız lanet kıyılara vurup durmasam. Yanlış,doğru umursamadan. Gözlerinin içine baksam birinin,onun gözlerinden gözlerime baksam. Bilmem kaçıncı ayrılığa saati kurmasam. Ve hiç çalmasa,belki hiç başlamasa gün. Sonunda yine gece olmasa. Martılar çığlık atmasa. İkinci bir tadı olsa yaşamın.. Kendini var etse birincisinden. Dönüşse birden bire dünyam. Bir iki nefes olsa..

17 Şubat 2012 Cuma

kiralık hislere

Üşüyorum bugünlerde.
Öyle soğuktan falan değil esasında . Bira bardağıyla da hep uyumsuz rengim. Kimse fark etmiyor ama.
İnanılmaz incelikte hislerimi de fark etmiyorlar son zamanlarda. Belki de keskinliğinden kaçıyorlar. Kimse biraz daha acı istemiyor. Ölümden bahseden uzun cümleleri dinlemiyor. Bu soğukkanlılık (her iki taraf için de ) sevgisiz olmalı” diye düşündürüyor.
Aslında o kadar güzel yoksun ki,çok eski bir şeyi hatırlarcasına,inatla,gözlerimi bir boşluğa açıp damarlarıma sızdırıyorum.
Hepsi zamansızdı biliyorum. Günlerce peşinden gelen yağmuru anımsıyorum. Belli belirsiz görüntüleri,şarkıları bırakıp hayata dönüşlerimi,yeni çizilen yol çizgilerini,gece gelen,adını haykıran sesleri. ..
Artık pek fazla olmuyor. Artık,pek fazla,olmuyor.
Geçen zamandan ve uzun cümleleri kurabilmek için verdiğim çabadan sonra,kendime bir kez daha yaptığım saygısızlığın verdiği rahatsızlıkla,asıl şimdi inanamıyorum buna. Cevabın ne kadar da gecikmiş,dünyam ne kadar sessizleşmiş senden sonra.
Her şey basitti. Gitmen değil,gelmen yüzünden ölecektim,buydu yaptığın ilk hata. Arka arkaya ağır cümleler gözyaşlarıyla oturdu kalbin tam ortasına.Yıllardır yerin yanımmış gibi duran bir adamdın ilk gördüğümde. Hiç konuşmamıştım,konuşmayı düşünmemiştim bile. Ben gidecekken,geri gelmem için yazmıştın o ufak kağıda..
Şimdi bunlar biraz daha rüzgar olur gittiğin yerlere..Dokunduğun tenlere ve sana anlamını asla katmayacak yalan sözlere.
Biraz olsun bakabilseydin benim gibi. İçine…

10 Şubat 2012 Cuma

Her neyse işte.

Hiçbir şey yok aslında.



Yalnızca başımda yine o sancılı bulut. Birileri yürümeye devam ediyor.Gidiyor,koşuyor,düşüyor,dönüyor,bazıları hiç dönmüyor,bazıları ağlıyor. Birileri ağladıkça görüntüleri belirginleşiyor.Genelde kadınlar ağlıyor. Güzel bakanlar daha çok ağlıyor.Sonra gözler kesik kesik oluyor. Hayat kesik kesik akıyor.Yutkunmak istediği şarap oluyor insanın.Durulmak istiyor insan yağmurla. Rüzgara bile aldırmadan hızla kalkayım diyor içinden,üzerimden binlerce ton yükü atacakmış gibi. Hiç tanımadığım biri de uzaktan görsün,neşeli diye sevsin beni.



Bugünler yine karışık. Devamı hep karışık. Yine ikilemlerdeyim gibi geliyor ama pek de öyle değil. Aklıma yalnızlığa çekip gitmek geliyor ama günüm zaten kalabalık değil..



Sorunlu bir kadının kendisiyle uğraşması hiç kolay değil.



Bir şeylerin iyi olmasını umut etmek de yeterli değil. İyi olan tek şey denizin üzerine serilmiş tütünlü şarkılar işte. Bir de rüzgar. Saçlarımla oynamaktan vazgeçmeyen,tenim soğuk da olsa üşümeden sokuluveren rüzgar. Bir de gökyüzünden beklenenler var. Odamda yine şarap kokusu var..



Tam gülümsemeye kalkışacakken,ayağım takılır gibi durduran,susturan,o his hep var.



Hırçınlaştırıyor bu biraz beni. Bazen daha da derinleştiriyor. Bir belanın üzerime uğrayacağı varsa,o bile bekliyor.



Uzun,güneşsiz ve buz gibi iç çekişler oluyor ardı sıra. Elimi diğeri bile ısıtamıyor.



Gömülü bir çocuk sessizliğiyle şişiriyor başımı yine. O çocuk yeniden doğmak istiyor..